“Taxi” Berlin’den Altın Ayı Ödülü ile dönüyor.

Darren Aranofsky'nin jüri başkanlığını yaptığı festivalde "Altın Ayı" ödülünü İranlı yönetmen Jafar Panahi'nin "Taksi" adlı filmi kazandı. Panahi, ülkesinden çıkması yasak olduğu için törene katılamadı. İranlı yönetmenin yerine ödülünü yeğeni aldı. Sahneye gelen Panahi'nin yeğeni, "Bir şey söyleyemeyeceğim" diyerek, göz yaşlarını tutamadı. Panahi'nin ailesinin de törene katıldı.
Yarışma bölümünün en iyi ikinci filmine verilen Jüri Büyük Ödülü ise Şili’ye gitti. Yönetmen Pablo Larraín “El Club” ile bir Gümüş Ayı kazandı. Bu dramayla Katolik Kilisesi’ni sert bir şekilde eleştiren Larrain, “Tanrı fikri ekseninde çok şey oluyor. Tanrının adı kullanılarak çok kişinin acı çekmesine neden olunuyor, insanlar öldürülüyor. Umarım bu günün birinde kesin olarak son bulur” şeklinde konuştu.
Festivalin ilk 25 yılında direktörlüğünü yapan sinema tarihçisi Alfred Bauer’in adına konan ve sinema sanatına yeni perspektifler sunan bir yapıma verilen ödülü, Jayro Bustamante imzalı “Ixcanul” aldı. Maya bir genç kadının özgür irade mücadelesini anlatan film, Berlinale’nin yarışma bölümüne Guatemala’dan kabul edilen ilk yapım unvanını da taşıyor.
Bu sene Berlinale güçlü bir yarışma programı hazırlamıştı sinemaseverler için. Altın ve Gümüş Ayı ödüllerine layık olabilecek birçok filmin adı telaffuz ediliyordu kulislerde. Festival direktörü Kosslick, kısa bir süre önce sözleşmesinin yenilendiğini ve bu sözleşmede, festivale sadece iyi filmler davet edebileceği yönünde bir madde olduğunu söyleyerek kapanış törenindeki misafirleri güldürürken, uluslararası jüri başkanı Aronofsky de bu seneki seçkinin çıtasının çok yüksek olduğunu ve o yüzden mümkün olduğu kadar çok filme hak ettikleri ödülü verebilmek için bazı dallarda ödülleri paylaştırdıklarını açıkladı törenin başında.
Bu ödüllerden biri, en iyi yönetmen ödülü oldu. Romen Radu Jude siyah-beyaz bir Western olarak tanımlanabilecek “Aferim” ile seyircileri 1835 yılına götürüyor ve Roma azınlığın maruz kaldığı baskıyı gözler önüne seriyor. İki yıl önce de “...adına” adlı filmi ile Altın Ayı yarışına katılan Malgorzata Szumowska, “Body” filmi ile Polonya’nın iç karartıcı bir tablosunu çiziyor.
İngiliz yönetmen Andrew Haigh’ın çektiği “45 Years” ise, Berlinale tarihinde çok nadir görülen bir başarıya imza attı. 45'inci evlilik yıldönümlerini kutlamaya hazırlanan bir çiftin, adamın 50 yıl önce ölmüş eski kız arkadaşının cesedinin bulunmasının ardından, nasıl kaygan bir zemine doğru yöneldiğini anlatan film, özellikle başroldeki Charlotte Rampling ve Tom Courtenay’in ölçülü, inandırıcı, samimi ve dokunaklı performanslarıyla beğenilmişti. Jüri de aynı kanıya vardı ve festivalin en iyi oyuncu ödüllerini, İngiliz Sineması’nın bu iki usta ismine verdi. Festivalde “olağanüstü sanatsal performans"a verilen Gümüş Ayı ödülü de iki film arasında paylaştırılan ödüllerdendi. Yarışma bölümündeki üç Alman yapımdan biri olan “Victoria” filminin Norveçli görüntü yönetmeni Sturla Brandth Grøvlen, izleyenleri hayran bırakan 140 dakikalık tek plan çekim tekniği ile ödüle layık görülürken, Rus filmi “Pod electricheskimi oblakami”nin görüntü yönetmenleri Evgeniy Privin ve Sergey Mikhalchuk da günümüz Rusya’sının karanlık yanlarını akıllardan çıkmayacak kompozisyonlarla beyazperdeye taşıyan çalışmalarıyla Gümüş Ayı kazandılar.
Ludmila Dalaman